• Mardin20 °C
  • Diyarbakır14 °C
  • Batman15 °C
  • Şırnak14 °C
  • İstanbul14 °C

Mahabat İskenderoğlu / YAZAR

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

SİSTEMİN GÖZÜYLE; EYLÜL ZEDE

30 Ekim 2025 Perşembe 18:59
Ekim ayı, Zeynep’in yeniden yargılandığı aydı. Bir önceki duruşmada mahkeme, "kasten yaralama sonucu ölüme neden olma" suçundan mahkûmiyet kararı vermişti. Ancak aynı deliller, Zeynep’ in aslında yıllardır sistematik şiddet mağduru olduğunu ortaya koyuyordu.
Bu durum Türk ceza kanunu’nun 25/1 maddesi kapsamında "meşru savunma" değerlendirilmesini zorunlu kılıyordu. Zeynep’ in dosyası, yalnızca bireysel bir olay değil, Türkiye’ de kadınların şiddet döngüsü içinde işlediği suçların yargısal açıdan nasıl değerlendirildiğini gözler önüne seren tipik bir örneğidir.
‘EKİM ZEDE’ ifadesi, hukuken beraat etse bile sistemin gecikmiş adaletine maruz kalan kadınları temsil eder.
Türk ceza kanunu'nun 25/ 1 maddesi uyarınca bu hüküm, failin haksız saldırıya karşılık olarak yaptığı eylemlerde hukuka uygunluk sebebi oluşturur. Ancak uygulamada, özellikle kadın sanıklar bakımından bu hükmün dar yorumlanması, ciddi adaletsizliklere yol açmaktadır.
Kadına yönelik sistematik şiddet, çoğu kez ani değil, süreklilik arz eden bir saldırı biçimidir. Dolayısıyla kadın sanıkların eylemleri genellikle "anlık saldırı" kapsamında değerlendirilemediğinden, meşru savunma hükümlerinden yararlanmaları zorlaşmaktadır.
Anayasa’nın 17. Maddesi, herkesin yaşama maddi manevi varlığını koruma hakkına sahip olduğunu düzenler. Bu hüküm, kadının yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü devlete yüklemektedir. Ancak uygulamada, Zeynep gibi birçok kadın, defalarca başvurusuna rağmen etkin koruma önlemi alamamakta, dolayısıyla yaşam hakkını korumak için "kendi adaletini" savunmak zorunda bırakmaktadır.
Kadın sanık, "itaatkâr, sabırlı, aile bütünlüğünü koruyan" bir figür olarak beklendiğinde; bu kalıba sığmayan her davranışı suçla daha kolay ilişkilendirilmektedir.
Zeynep olayında olduğu gibi "öldürmek istemedim, sadece kurtulmak istedim" diyen kadınlar çoğu kez orantısız güç kullanımı gerekçesiyle mahkûm edilmekte, oysa burada esas olan saldırıyı defetme zorunluluğudur. Yargı organlarının bu noktada toplumsal cinsiyet duyarlılığına sahip olması, yalnızca etik bir gereklilik değil, adil yargılama hakkının bir parçasıdır.
Yargıtay bozma kararı, Zeynep bakımından yalnızca bireysel bir kurtuluş değil, aynı zamanda meşru savunma kavramının kadın lehine geniş yorumlanmasının bir örneği olmuştur.
Dolayısıyla "Ekim zede" geç gelen ama tamamen yitirilmemiş bir adaletin simgesidir.
Ekim zede bir kadın sanığın yalnızca kendi hayatı için değil, adalet sisteminin vicdanı için verdiği mücadelenin adıdır. Adaletin cinsiyeti yoktur, ancak adaleti uygulayan zihinlerin ön yargısız olması gerekir. Her kadın sanık potansiyel bir mağdur olasılığını taşır, bu nedenle meşru savunma hükümleri kadın lehine geniş yorumlanmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle ele alınmalıdır. Bu nedenle her Ekim zede hukuk sistemine düşen dip nottur.
Ekim zede bir suç hikayesi değil, sistemin suskunluğu karşısında bir kadının hukuk önünde verdiği direnişin adıdır. Her duvarın ardında ışıldayan bir gökyüzü vardır, tel örgülerin ardında bile, yıldızların ışığına izin vermek EYLÜL ZEDE için bir mevsim değil bir ruh halidir. Bir kadının küllerinden yeniden doğmasının, içindeki sesiz çığlığı nihayet duymasının çığlığıdır. Unutulmamalıdır ki her Zeynep, bir eylülün içinden geçer, ama her eylül yeni bir başlangıca göz kırpar, eylül ayı kadınların mevsimidir kaybetmenin, kabullenmenin ve yeniden doğmasının habercisi… 30.10.2025

 

Bu yazı toplam 172 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2025 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA