- Mardin35 °C
- Diyarbakır33 °C
- Batman36 °C
- Şırnak31 °C
- İstanbul21 °C
Esnaftan kazalarla anılan cadde için kavşak ve ışıklandırma talebi
BESO Başkanı Çiftçi: Nitelikli eleman sorunu esnafı küçülmeye zorluyor
Gaziantep’te 3 kilo metamfetamin ele geçirildi
HAKSİAD Şube Başkanı Çetiz'den hükümete çağrı: Gençlere altın destek paketi lazım
Cizre’nin meşhur tatlısı: Bırınczer sofraların baş tacı
El emeğiyle seccade dokuyan kardeşler: Geçinmek her geçen gün zorlaşıyor
Batman'da bilgi yarışması bölge finali gerçekleştirildi
Batmanlı karate sporcuları uluslararası ve ulusal müsabakalarda derece elde etti
LGS tercih komisyonlarında görev alan öğretmenlere başarı belgeleri verildi
Cizre’de “Yüzme Bilmeyen Kalmasın” Projesi Başladı
- 12:48 - Esnaftan kazalarla anılan cadde için kavşak ve ışıklandırma talebi
- 12:44 - BESO Başkanı Çiftçi: Nitelikli eleman sorunu esnafı küçülmeye zorluyor
- 09:43 - Rusya ve Çin arasında nükleer iş birliği anlaşması
- 09:40 - Gaziantep’te 3 kilo metamfetamin ele geçirildi
- 13:48 - HAKSİAD Şube Başkanı Çetiz'den hükümete çağrı: Gençlere altın destek paketi lazım
- 13:45 - Cizre’nin meşhur tatlısı: Bırınczer sofraların baş tacı
- 13:42 - El emeğiyle seccade dokuyan kardeşler: Geçinmek her geçen gün zorlaşıyor
- 13:40 - Mardin'de doktor, hasta yakını tarafından darp edildi
- 13:39 - Mısır’dan Sina’ya hava savunma sistemi
- 13:37 - Batman'da bilgi yarışması bölge finali gerçekleştirildi
- 13:37 - Batmanlı karate sporcuları uluslararası ve ulusal müsabakalarda derece elde etti
- 13:36 - LGS tercih komisyonlarında görev alan öğretmenlere başarı belgeleri verildi
- 13:35 - Batman'da eğitimciler kan bağışında bulundu
- 13:34 - Cizre’de “Yüzme Bilmeyen Kalmasın” Projesi Başladı
- 06:46 - Şanlıurfa’da kırtasiye esnafı, okul sezonu hareketliliği ve fiyat artışlarıyla baş etmeye çalışıyor
Abdulaziz ALTEKİN / Yazar





ÇOCUKLARIN SUÇU NE?
Bu konuyu ele almadan önce oturup uzun uzun düşündüm. Aslında her birimiz, ne kadar da şanslıymışız. Ama yine de farkında olmadan en ufak terslikte hemen kalkıp isyan ediyoruz. Peki, bir köşeye çekilip, sahip olduklarımız için şükrettik mi hiç? Edersiniz ya da etmezsiniz konumuz bu değil lakin yine de düşünmenizi tavsiye edip asıl konuya geçeyim izninizle!
Jeffrey Epstein olayını duymayanlar olmuştur muhakkak. Çünkü bu korkunç olay dünyanın her yerinde gündem olmuşken, o sıralar bizim medyada kim aday kim değil konuşmaları manşet yapılıyordu.
Medyanın bu konu karşısında üç maymunu oynamasının nedenini bilmiyorum. Perde arkasını araştırmadım. Fakat en azından küçük bir haberle de olsa buna değinebilirlerdi, yapmadılar.
Epstein olayını ilk duyduğumda açıkçası kanım dondu. Hatta o kadar şaşkındım ki, bütün günahlarımızı yüklediğimiz şeytana bile acıdım. Bunların yaptığını şeytan aklının ucundan geçiremezdi.
Pedofili Epstein, kendine bir saltanat kurabilmek için kimsesiz ve gariban çocukları ağına düşürmüş, daha sonra ünlü kişilerin kasetlerini çekmişti. Bunu yapabilmek için bazen para vermişti, bazen zor kullanmıştı. Bir şekilde kurduğu fuhuş imparatorluğuna her yerden birilerini eklemişti. İddialar arasında Türkiye’den de çocukların kaçırıldığı yer alsa da bu konu hakkında yetkililerden aydınlatıcı ne bir açıklama geldi ne de sorgulama.
Yer altında bulunan mahzen ve kuyularda çocuklara yapılan işkence ve zulümler de dünya basınında baya ses getirdi. Din adamlarının çocuklara yaptığı işkenceleri anlatmaya çalışsak yapamayız. Bizim anlatamadığımız şeyleri o caniler her gün tekrar etmişler.
Sadece bunlar değil, İsviçre’nin karanlık yüzü olan köle çocuklar da yüreğimizi yaktı. Anne babası tarafından terk edilen ya da anne babası herhangi bir nedenden ceza alan çocuklar, devlet eliyle birilerine köle olarak satılmıştı. Satılan çocukların hiçbir söz hakkı yoktu. Kimi tecavüze uğrar susardı, kimi gece gündüz her işte çalıştırılır ses etmezdi. Üstelik bunu halk kabullenmişti. Çünkü onlara göre bu çocukları köle alanlar, geleceklerini kurtarmıştı.
Köle çocukların dramı, Rus bir doktorun tutanağı ile ilk olarak ortaya çıkar. Yerli doktorların görmezden geldiğini Rus doktor, tüm baskı ve işini kaybetme pahasına resmileştirir. Bir çiftlikte defalarca tecavüze uğrayan erkek çocuğun yüreği dayanamamış ölmüş, nedeni hastalık olarak göstermeye çalışılmıştı. Cesur doktor bunu tutanak altına alarak tüm dünyaya duyurmaya çalışmıştı.
Yakın zamana dönecek olursak, Suriye ve Filistin’e bakalım. Yüzbinlerce çocuk katledildi. Onbinlercesi kaçırıldı. İstismar edilenler, sakat bırakılanlar ve daha nice kötülükler.
Bu şekilde sayısız çocuk vakaları var. Dünya basınında okuduğumuzda içimiz parçalanıyor elbet. Lakin yanı başımızda olanlardan da söz edelim.
En başta yanı başımızda yaşananlar! Zırhlı araçlar tarafından hayattan koparılan onlarca çocuk var. Diğer yanda istismara uğrayanlar, sahil kenarına atılan vücutları paramparça olanlar ve son depremle birlikte ortadan kaybolanlar.
Çocuklarla ilgili araştırma yapılsa, herhalde bu araştırma yüzyıllarca devam eder. Ve net bir sonuç ortaya çıkamaz. Çünkü çocuklara uzanan her elin arkasında farklı bir cani kişiliği yer alıyor. Bana göre en tuhaf olanı ise, bu yazıyı yazmama sebep olan kendi anne babası tarafından bile isteye yaşananlardır.
Şanlıurfa’da görevli arkadaşın aktardıklarına göre, doğum oranlarının yüzde sekseni hüsranla sonlanıyor. Aileler, çeşitli nedenlerle çocuklarını almak istemiyorlar. Alınmayan çocuklara ne olacak kaygısı zaten taşımıyorlar. İstenmeyen bu çocuklar, ya evlatlık veriliyor ya da kimsesizler yurduna yerleştiriliyor.
Yaradan’a isyan etmek gibi olmasın ama maalesef hak etmeyenler çocuk sahibi olurken, çocuklara belki en güzel hayatı yaşatacak olanlar çocuk hasreti ile ölüyorlar. Bu durumlar için ne yapılabilir bilmiyorum. Çocuğunu istemeyen bir anne babaya nasıl çocuk sevgisi aşılanabilir ki!
Yazıyı burada sonlandırırken şunları eklemek istiyorum:
Evet, maalesef çocukların değerini bilmiyoruz. Sanki bize yükmüşler ya da baş belaları gibi davranıyoruz. Varlıkları için şükretmediğimiz gibi ortadan kaybolduklarında, birinci derece akrabaları hariç, bir süre sonra unutup yolumuza devam ediyoruz.
İstenmeyen çocuk sayısı arttıkça caniler daha bir azıyorlar. Misal Suriye’de katledilen çocuklar için dünyanın her yerinde ayağa kalkmadığımız için bugün Filistin’de aynı dramlar yaşanıyor. Kimi zaman dil, din ırk kimi zaman ideoloji kurbanı oluyor çocuklarımız. Tek bir çocuğun burnu kanadığında sen, ben, o, biz demeden hepimiz ayaklansaydık bugün bu katliamlar yaşanmazdı. Canilerin en büyük silahı, halkların sessizliğidir. Kendi sıcak evlerimizde televizyon başında keyfimize bakarken, aniden önümüze çıkan bu tür haberleri görmezden geldiğimiz için her gün daha yaşanılmaz bir hale geliyor dünya.
Peki, çocukların suçu ne?
Bu masumların tek bir suçu var: Bizim gibi işe yaramaz ve pasif toplumların geleceği olmak!
Belki dünyanın her yerindeki çocuk için elimizden bir şey gelmez ama bu kesinlikle hiçbir şey yapmamamız için bahane teşkil etmez. Kapı komşumuzun çocuğu var. Ona haksızlık yapılmadıysa mahalledeki çocuklara bakalım. Hadi diyelim yine çok şükür sıkıntı yok, o zaman ilçe ve ile yönelelim. Buralara baktığımızda haksızlık görmememiz mümkün değil. Onlar için en azından kalkıp bir beddua dahi okusak, içimizdeki bazı duyguları öldürmeyip diri tutmuş oluruz. Vesselam…
Yorum Ekle
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA