- Mardin26 °C
- Diyarbakır21 °C
- Batman15 °C
- Şırnak18 °C
- İstanbul15 °C
Prof. Dr. Şener: Cilt kanserinde erken tanı hayati önem taşıyor
Zorlukların üstesinden gelmek için psikolojik sağlamlık şart!
Uzmanından uyarı: Multiple Skleroz her hastada farklı seyrediyor
Elektronik sigara, gençlerin hayatını tehdit ediyor!
Çocuklarda bağırsak enfeksiyonu tehlikeli olabilir!
Sigara ağız dokularında doğrudan hasara yol açıyor
Tırnak mantarını önlemek için yapılması gerekenler
Yapay zeka uygulamaları insan iletişiminin yerini dolduramaz!
Uzmandan cilt kanseri uyarısı
Uzmanlardan DEHB uyarısı: 12 yaşından önce başlayan ve altı aydan uzun süren belirtilere dikkat!
Sağlıklı bir vücut, sıvı dengesini sağlamakla yükümlü!
Açık havada vakit geçirmenin çocuklar için faydaları
Prof. Dr. Atalay: Sosyal medya çocuklar için hak ancak aile ve devlet önlem almalı
Hafif otizmde de multidisipliner yaklaşım önemli
"Sessiz katil" hipertansiyon
Çocuk Alerji Uzmanı Dr. Hafızoğlu: Çocuğunuzun alerjisini hafife almayın
Menenjit hızla ilerleyerek saatler içinde ölümle sonuçlanabilir
Zihin, beyin ve beden uyumu sağlıklı yaşamın temeli
Hareketsizlik vücutta bir çok hasara neden oluyor
Alerjik rinitli çocuklarda görülen şikayetler ve belirtiler
Anneliğin duygusal yönü destek ister!
Çölyak hastalığı nedir, tedavi yöntemleri nelerdir?
Böbrek taşı çocuklarda neden oluşur?
Bel fıtığında doğru bilinen yanlışlara dikkat!
Diyabetlilere ayak yaraları için tavsiyeler
Çocuklarda primer immün yetersizlik nedir?
Bebekle kurulan bağ, bebeğin dünyasını şekillendiriyor!
Doç. Dr. Field: Şefkat ve kabul stresi azaltıyor!
Dr. Ömür: Türkiye'de kaza oranları yüksek, ilk yardım hayati önem taşıyor
Mevsim geçişlerinde en çok rastlanan alerjik vakalara dikkat!
- 12:20 - Midyat’ta Çocukların Güvenliği İçin Bayram Öncesi Sıkı Denetim
- 11:41 - AK Parti Mardin İl Başkanı Mehmet Uncu’dan Kurban Bayramı Mesajı Yayımladı
- 11:38 - Başkan Şahin’den Kurban Bayramı Mesajı
- 09:30 - Başkan Veysi Şahin’den Sahada Emek Veren Personele Bayram Ziyareti
- 14:07 - Midyat Kaymakamı Ömer Faruk Özdemir'den Kurban Bayramı Öncesi Otogar Ziyaret ve Denetimi
- 10:50 - AK Parti Kadın Kolları Başkanı’ndan Anlamlı Ziyaret: Çocuklara Bayramlık Sürprizi
- 10:43 - Gurur Kaynağımız Sedat Aydoğdu THY’de Kabin Pilotu Oldu
- 15:46 - Büyükşehir Belediyesi, Midyat’ta Asfalt Çalışmalarını Sürdürüyor
- 15:43 - Midyat'ı Gururlandıran Türkiye Birincilikleri Ödüllendirildi.
- 15:40 - Türkiye Birincisi Muhammed Ali Şahin’e Haşimoğlu Ailesi’nden Anlamlı Destek
- 15:37 - Mardin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliğinde Görev Değişimi
- 13:34 - Mardin Büyükşehir Belediyesi Personelinden Bir Başarı Daha
- 12:31 - TASKK Yönetimi Mardin’de Buluştu
- 09:49 - Şehit Barış, Şehadetinin 6. Yılında Mezarı Başında Dualarla Anıldı
- 17:00 - Sağlık-Sen, Şırnak'taki sağlık sorunlarını il müdürüne iletti
Abdulaziz ALTEKİN / Yazar





UÇURUMUN KENARINDA
Gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelerin en büyük sorunu bilimden uzak durmalarıdır. Bu nedenle kendi dünyalarında birer hapistirler.
Bilim ve ilimle uğraşmayanlar, daima başkaları için hareket ederler. Tabiri caizse kukla gibi ne komut verilirse onu yerine getirmeye çalışırlar. Olay ve olguları neden sonuç içerisinde analiz etme gücüne sahip olmadıkları için devreye deneyimler girer. Görüp geçirmiş oldukları her şey onlara referans olur. Gerçekte ise sonuç belirsizdir.
Bu yazımızda neden böyle bir giriş yaptığımızı merak ediyor olmalısınız. Hemen durumu izah etmeye çalışalım:
Türkiye, gelişmiş ülkeler statüsünde yer alıyor. Zira ülke bilim insanlarının buluş ve çalışmaları tüm dünyada takdirle takip edilmektedir. Fakat toplumsal ilişkileri göz önüne aldığımızda karşımıza dehşet verici bir tablo çıkmaktadır: Ne yazık ki ilmimizle amel etmiyoruz ve bu açıdan bırakın gelişmekte olan ülke statüsünü, geri kalmış ülkeler arasında dahi yer bulmamız mümkün değil!
Cahiliye dönemine ait uygulamaların günümüzde yaşatılması ve ileri kuşaklara aktarılmasının binlerce sebebi olabilir. Toplumsal sınıf, siyasi görüş, ideolojiler… Fakat sebep ne olursa olsun, teknoloji çağında cahiliye devrini yaşamak ve yaşatmaya çalışmak kabul edilemez. Bu uğraş içerisinde olanlar bir tek kendilerine değil herkese zarar veriyorlar.
Aklıselim insanların susturulmaya çalışılması ve hem halk nezdinde hem de Hak nezdinde iyi bir itibar edinmemiş kişilerin rehber olarak lanse edilmeleri şüphesiz kendiliğinden meydana gelmiş bir şey değildir. Sahnede sergilenen oyunun perde arkasında yatan düşmanlığın farkına varmazsak hem bizi hem de geleceğimiz olan bizden sonraki nesli büyük tehlikeler beklemektedir.
Toplumu ürkütmeden yavaş yavaş istediklerini elde edenler daha şimdiden büyük tahribatlara yol açtılar bile. En büyük silahları olan bir kısım medya ve güvendikleri faşist ideolojilerin gücü sayesinde ülkenin gündemini belirleyip çok basit bir şekilde yön verebiliyorlar. Bu tehlikeyi duyuran aydınları ise anında bastırdıktan sonra hedef tahtasına oturtup kendi içlerinde sindiriyorlar.
Evet, ister ütopya deyin isterseniz masal, hikâye! Maalesef gerçekler bunlar. Kimse kimseye tahammül edemiyor. Sinirler gerilmiş. Herkes çıkacak kıvılcımı bekliyor adeta. Sokakta laf atan çocuğu bıçaklamaktan geri durmuyoruz. Eşimizi binlerce parçaya bölüp çok sakin bir şekilde çöplere atabiliyoruz. Otobüste tartıştığımız vatandaşın üzerine mermi yağdırabiliyoruz. Kapı komşumuzu sırf sevmediğimiz için iftirayla hapse tıktırabiliyoruz. Hamile kadınları yerde sürükleyip gözlerinin yaşına bakmayabiliyoruz, bizi isteyene sevgilimizi herkesin gözü önünde bıçaklayabiliyoruz; taciz, tecavüz, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik…
Bahsederken bile midemizin kaldıramadığı olaylar her gün bu ülkede cereyan ediyor. Toplumsal bölünme gittikçe artıyor. Birilerinin zehirli okları, nerede olursak olalım bizi kalbimizden vuruyor. İşin garip yanı bilim insanları dışında bu durumu eleştiren, vücuduyla kötülüğün önüne set çeken yok.
Aklımızı başımıza alma zamanımız gelmedi mi daha? Halk için çalışan vekillerin sayısı bir elin on parmağını geçmezken onlar için verdiğimiz bu kavga neye? Kendi koltuklarının bekası için herkesi ateşe atıyorlar. Herkesi birbirine kırdırıyorlar. Ve burada en büyük sorumluluk yine halkta! Zira halk, kendi vergileriyle maaşlarını ödedikleri vekillerin, toplum için vatanı gözetmeleri gerekirken, toplumun huzurunu bozmalarına ses etmiyorlar. Aksine kendileri de bu yangına odun atıyorlar.
Birilerinin koltuğu için savaşıyor, emekçi kardeşimizin alın terine saygı göstermeden onu ezmeye çalışıyoruz. Hâlbuki bizi bizden başka kim anlayabilir ki? Soframızdaki mutluluğun, içimizdeki acının, bir an olsun kaybetmediğimiz umudumuzun farkına tepeden bakanlar varamaz. Bizler de onları anlayamayız. Onlar için kavga edip, onların bizlerden aldıklarını korumaya çalışıyoruz. Bu uğurda çekinmeden evlatlarımızı toprağa gömüyoruz. Birbirimize sarılmak yerine onlara bel bağlıyoruz. Onlar ise kendi menfaatleri için her birimizi kullanıyorlar. Din, dil, ırk zaaflarımızdan faydalanıyorlar. Ve bizimle işleri bittiğinde, bizi gözyaşlarımızla baş başa bırakıyorlar.
Ne zamana kadar birbirimize kin kusup nefret tohumları ekeceğiz gönüllerimize? Geçmişin o korkunç izlerini ne çabuk sildik belleklerimizden? Henüz hayatlarının baharını görmemiş çocuklarımız, kör kurşunların hedefi olmadı mı? Soğuk kaldırım taşlarının üzerine dökülmedi mi kanlarımız? Sevdiklerimizi kapının önünden uğurlamadık mı bilmediğimiz yolculuklara? Yıllarca pencere önünde çaresizce beklemedik mi bir kara haber?
Uğrunda oluk oluk kan akan bu vatan bizim değil mi? Ecdadımız; sırf egolarımızı tatmin edelim, birilerinin ekmeğine yağ sürelim, komşumuza ve hatta kardeşlerimize kan kusalım diye düşmediler kara toprağa. Birbirimizin yüzüne tebessüm etmek bir yana, düşmanca bakmadığımız an olmuyor.
Bizler sadece kendimizden mesul değiliz. Bizden öncekilerin emanetine sahip çıkmak da tek yükümlülüğümüz değil. Asıl görevimiz, çocuklarımız için bu cennet vatanı güzelleştiremiyorsak bile olduğu gibi bırakmak. Onların emanetlerine sırf kendi inadımızdan hainlik edemeyiz. Birbirimizi sevmek zorunda da değiliz. Lakin bu topraklarda yaşadığımız sürece birbirimize sayı göstermek mecburiyetindeyiz. Ya aklımızı başımıza alır bu toplumsal düşmanlığı, bölünmeyi yok eder ve kaostan beslenenlerin bekası için aramıza ektiği nefret tohumlarını sökeriz. Ya da gün gelir uğruna savaşacak bir avuç toprağımız dahi kalmaz.
O güzel insanların dediği gibi: Yıkmak kolay. Zor olan yapıcı olmaktır. Birlikte hareket edersek her türlü zorluğun üstesinden geliriz. Ayrılığa düşüp birbirimize kin beslemeye devam edersek, işte o zaman kendi ellerimizle karanlığa gömeriz bu cennet vatanı. Vesselam…
Yorum Ekle
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA