• Mardin27 °C
  • Diyarbakır24 °C
  • Batman24 °C
  • Şırnak23 °C
  • İstanbul16 °C

Mecit Akgül / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Midyatin Dağ Lalesi Perihan

05 Kasım 2025 Çarşamba 14:42

 

 

 

Okudum kitabını içinde ben yoktum

Bari ikinci kitabında bana yer ver

Öyle uzun boylu anlatmasan da olur

İsmim geçsin yeter diyorsun

 

Bazı isimler vardır

Ağırlıklar yürekte dağ gibi

Akla geldiklerinde

Fırtınalar kopar ruhta

 

Ailenin en küçük, en güzel kızı

Gençliğimin yürek sızısı

Midyat'ın dağ lalesi Perihan

 

Uzun saçların, kan ve gül renginde

Bir eşarp örterdi bir zaman

Günün konusuna uygun

Gül sevdadan yanaydı

Kan benden yana

 

Gözlerin ne zaman gözlerime değse

Dünyanın fenalıklarını unuturdum

Kendimi sorumlu tutmazdım

İnsanların birbirlerine olan acımasızlıklarından

 

En ölümcül en güzel silahları

En yeşil meşe ağaçlarına asardım

Dünyayı değiştirme sevdasından vazgeçerdim

Başımı alp senin yanına gelirdim

 

Hayalimde omzumu başını yastık yapardım

Birlikte mavi gök denizinde uçan

Kuş sürülerini izlerdik

Saçların beyaz yaz bulutları gibi yumuşak olurdu

 

Küçük adımlarla yürüyüşünü severdim

Midyat'ın serin sokak taşları ayakların incitmesin diye

Kendimi ayaklarına atlas yapardım

Yüreğimin ucuna basardın

 

Uzun boylu değildin kısa da sayılmazdın

Boynun boynuma denkti

Yan yana yürüdüğümüzde arada bir bana göz ucuyla bakardın

Gülümserdin dünya bir cennet bahçesine dönerdi

 

Bazen kucağında bir bebekle gezerdin

Ben bebeği kucağından alırdım

Bebek uzun burnumu gülümseyerek çekiştirirdi

O zaman ikimiz de gülerdik

 

Aşkın için Ferhat gibi dağları delmedim

Yine de Ferhat’tan daha şanslıydım

Âşık ki dünyanın en mutlu insanıdır

Ben sana aşıktım ve sen yanı başımdaydın

Bir ömür boyu tuz ihtiyacımı karşılayacak kadar

Boynundan aşağı serin serin ter boncukları aktı

İçimde kelebekler uçardı

Uzaklaştığım zaman da kramplar girerdi

 

Masum ve içten bakışınla aklımı başımdan alırdın

Diğer yandan aynı nedenden dolayı

Seni öpmeyi bir kez dahi düşünmedim

Yüce aşk duygusunu vücudun arzusuna terk etmedim

 

Saksılarda yetişen çiçeklere benzetirdim seni

ince ve narin dokunsam kolların kırılacak

Her an suya muhtaç sevgiye aç

Güneşe dost serin melteme hasret

 

Saydam beyaz yüzün hiç bir ilaç görmemişti

Sürmesiz gözlerin kalemsiz kaşların vardı

En çok saçların perçemi düşerdi alnına

Bileklerinden yukarısını güneş bile özlerdi

 

Bir gün Geluşke Hanın dergâhında bebek omzumdayken

Güvercinler yüksek sesle birbirine kur yaparken

Gözlerimi gözlerine diktim "Benimle evlen" dedim

"Seni seviyorum, seni mutlu ederim"

 

Cevap olarak bebeği nazikçe kollarımdan aldın

Yanaklarında al al iki elma

Göz bebeklerinde iki mutlu gülüş

Sessizce nazik adımlarla yanımdan uzaklaştın

 

Nasıl da mutlu oldum yüreğim aşk köpürdü

Tepeden tırnağa kadar titredim

Doktor Edverdin evine doğru

"Doktor beni red etmedi" diye haykırdım

 

Birkaç pencereden başlar dışarı sarktı

"Hano minyano" dedi birisi

"Deyvono yo, mi?" dedi bir diğeri

"E hilto ono deyvonoyo" dedim

Eve yabancı değildim evin sahipleri ile dost

Her nedense bir gün olsun senin için eve gelmedim

Sen güzeldin sokaklar seninle güzelleşirdi

Bebek kucaktan kucağa sevgi taşırdı

Beni reddetmedin diye Midyat’ın gecelerini de sevdim

Eski şehrin orada ne kadar tanıdık dam varsa üstünde uyudum

Ayın ötesinde seninle birlikte gezeceğim

Cennet bahçeleri düşleyerek derin uykulara daldım

 

Saçlarını örten eşarp kan ve gül rengindeydi

Gül sevdadan yana boncuk boncuk ter akıyordu

Kan benden yanaydı kıpkızıl bir bela okunuyordu

Ay ışığın karanlık gölgeleri beni çağırıyordu

Sanırım on yedisindeydin

Bense ömrünün üçte birini geçirmiştim cezaevinde

Ayrıca beni sevmiyordun diyemem

Midyatlı olmaktan kaynaklı

Doğal bir sevgin vardı bana karşı

Bir annenin şefkati ve korumasıyla yaklaşırdın

Başın bela da mı?

Aç mısın?

Bulaştın mı kavgalara?

 

Böylesi konuları hassas bulur konuyu değiştirirdim

Kilise çanları hep beraber mi çalıyor?

Protestanlar Önce çalıyor, Süryaniler sonra,

Katolik kilisesinin çan kulesi yoktur

 

Sorularıma cevap ver, konuyu dağıtma

Sanırım bugün güvercinler daha kavgacı

Kırlangıç yavruları uçmayı öğrenmiş

İmam ezanı çan sesinden sonra okumuş

 

Midyat'ın güvercini Perihan

Kanatlarından eserdi sevgi rüzgarı

Nazik bedenin gül yaprağı gibi narin

Hülyalı gözlerin şirin mi şirin

 

Ayrılık çok acı geldi

Güneş Midyat'ın taşlarını emzirmez oldu

Ben uzak yerlere düştüm

Sen sessizlik içinde kaldın

 

Belki de sessiz kalmakla iyi ettin

Sevgi denilen hazinenin kapağını açmamış oldun

Kalpte bir sizi olarak kalsan da

İyi hatıralat arasında yer edindin

Kısacası kitabımda yer almayı fazlasıyla hak ettin

 

 

Bu yazı toplam 114 defa okunmuştur.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2025 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA