- Mardin23 °C
- Diyarbakır20 °C
- Batman22 °C
- Şırnak19 °C
- İstanbul14 °C
Bebekteki bazı sorunlar artık anne karnında belirlenebiliyor
Baharda artışa geçen alerjik rinite dikkat!
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Kavvas: Kalbinizin sinyallerini görmezden gelmeyin!
Vitaminleri doğru almazsanız faydadan çok zararı olabilir!
Merdivenler herkes için yararlı değil
Başhekim Dr. Kaynak: Kalbinizi koruyun, geleceğinize yatırım yapın
Çileğin faydaları saymakla bitmiyor!
Gerçek narsist kimdir?
Tırnak batığını hafife almayın!
Ergen beyni tehlikeyi görmüyor!
Dinlenirken ortaya çıkan titremeler Parkinson belirtisi olabilir
Yenidoğanlarda topuk delme güvenli mi?
Parkinsonda umut erken tanıda
Motosiklet sürüşünde kask takmanın önemi nedir?
Uzman Doktor Solmaz: Kanserde erken teşhis hayat kurtarır
Diyabetlilerde topuk çatlağı kangrene kadar gidebiliyor!
Prof. Dr. Tarhan: Beyin plastik bir organ ve heykeltraş gibi işlenmeli
Fidye ve fitre nedir, kimlere verilir ?
Uzmanlar: Ergenlik dönemi aşılamaları ihmal edilmemeli
İç huzur ve hayat amacını bulma sürekli sevinç beklentisinden daha sağlıklı
Beynimiz ve ağzımız, psikolojik ve nörolojik düzeyde güçlü bir bağa sahip!
Türkiye yaşlanıyor, yaşlı bakımında ihtiyaçlar artıyor!
Sağlık Bakanlığı: "Sağlıklı Yaşa, Sağlıkla Yaşlan"
Geriatri Uzmanı Deniz: Yaşlıların ruh sağlığına dikkat edilmeli
Sağlıklı beslenme takıntısı mental hastalık boyutuna varabilir!
Egzersiz için en doğru zaman hangisi? Sabah mı, akşam mı?
Fizyoterapist Yalçın: Sağlıklı bir Ramazan için spor ve egzersiz şart
Aşırı tuz tüketmenin vücuda zararları nelerdir?
Düzenli uyku, çocukların fiziksel ve bilişsel gelişimini destekler
Uzmanından ev tipi arıtma cihazlarına dikkat uyarısı!
- 11:28 - Nehir kenarında çay satarak geçinen engelli çiftin en büyük hayali ev sahibi olmak
- 11:27 - Şırnak'ta kaçak keklik operasyonu
- 11:26 - Gabar Dağı'nda akaryakıt tankeri alev aldı
- 11:25 - Şanlıurfa'da hacı adaylarına yönelik seminer düzenlendi
- 11:24 - Şanlıurfa’da otomobil kayalara çarptı: 4 yaralı
- 11:24 - Şanlıurfa’da kaybolan çocuğun cansız bedeni sulama kanalında bulundu
- 11:22 - Siirt'te yeni dönem: Belediye, mahallelerde vatandaşla birebir buluşuyor
- 11:22 - Siirt’te yılan ısırması sonucu 75 yaşındaki kadın hastaneye kaldırıldı
- 11:21 - Bakan Uraloğlu: Siirt-Kurtalan yolu ile yıllık 206 milyon lira tasarruf sağlanacak
- 11:20 - Hafif ticari araç ile otomobil kafa kafaya çarpıştı: 5 yaralı
- 11:19 - Mardin’de takla atan otomobilde 4 kişi yaralandı
- 11:18 - Mardin'deki hırsızlık anı güvenlik kamerasına yansıdı
- 11:17 - Mardin’de tır ile hafif ticari araç çarpıştı: 1 yaralı
- 11:17 - Mardin’de drift yapan sürücüye ceza
- 11:15 - Çeşitli suçlardan hapis cezaları bulunan 3 şahıs yakalandı
Abdulaziz ALTEKİN / Yazar





ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
Son birkaç haftadır yaşadıklarımıza dönüp baktığımızda, olup biten onca şeyin tek bir açıklaması var: Ülkedeki en büyük sorun, eğitimsizlik değil kesinlikle vicdansızlıktır.
Felaketin ilk günleri, muhtemelen şok geçirdiğimiz için üzüldük. Kimi zaman ağladık da. Fakat hemen sonra insan olduğumuzu hatırlayıp kendimize geldik. Olan olmuştu. Sonuçta ölenle ölünmüyor, hayat bir şekilde devam ediyordu.
İşe yağmayla başladık. O kadar canımız yanmış kimin umurunda. Enkaz altındaki üç beş değerli ne varsa çıkarıp yolumuza baktık.
Hemen sonrasında boş durmadık. Düşündük ve hayatta olanlar geldi aklımıza. Onların en çok ihtiyaç duyduğu şey, gıda ve diğer eşyalar ile takas edecekleri hayvan, para, altın muhakkak bulunmalıydı. Bulundu da. Yıllarca alın teri dökerek zar zor biriktirdikleri neleri varsa bu zor günde üç beş gıda karşılığında aldık.
Yetti mi?
Tabi ki hayır. Sıra geldi hayatta kalanlara dünyayı dar etmeye. Kiminden yol ücretini kat be kat aldık kiminin kirasını iki katına çıkardık. Üstelik depremzede gibi değil vebalı gibi davrandık.
Beni Twitter üzerinden takip edenler şahit olmuşlardı. Bu aralar bu sözü çok kullanırım: Ateş düştüğü yeri yakar.
Bugün de kullanmamın nedenini az çok yukarıda anlatmaya çalıştım. Enkaz altında kalan binlerce canımıza sahip çıkamadığımız gibi onların emanetleri olan depremzedelerimizi de maalesef dünyanın kötü yüzüyle baş başa bıraktık.
Gönüllüler ve sahada çalışan kahramanlar dışında kimse yoktu yanlarında. Gelen fotoğraf çekti giden fotoğraf çekti. Ama onların ne çektiğini kimse anlamadı, anlamaya çalışmadı, çalışsa bile yapamazdı çünkü felaket çok büyük derin izler bırakmıştı.
Bu izleri anlatmak elbet kolay değil. Lakin sahada bulunan bir gönüllünün kendi penceresinden gördükleri o korkunç anları izninizle ben diliyle yazmak istiyorum.
İlk gün yola çıktık. Bizi orada yetkililer karşılayacaktı. Kimseyi bulamadık. Telefon edemiyorduk çünkü şebekeler yoktu. Zaten gelmeden önce telefonla konuşmak yasak dediler. Çünkü enkaz altında bulunan vatandaşlar iletişime geçmek isterse iletişim engelleniyormuş.
Şebeke olmadıktan sonra telefon olsa ne!
Neyse ki uzun süre beklemedik. Birkaç kişi bize rehberlik ederek bizi önce Kırıkhan’a sonra da İskenderun’a götürdü. Buraların ismini çok sonra öğrenecektim.
Kırıkhan neredeyse yerle bir olmuştu. Her yer felaket durumdaydı. Kırıkhan’ın yanında İskenderun, çok iyi durumdaydı. O kadar yıkılmış ev varken neden buraya getirildiğimizi sorduk. Gelen emir böyleydi.
Şebekeler çekmediğinde hiçbir iş yapmıyorduk. Hangi enkaza gideceğimizi, bize seçilen lider söylüyordu. Ki nereye gitsek her yer enkaz altındaydı.
İlk iki gün çok korktum. Oysa kendimi daima ölüme hazırlarım. Demek ki insanın başına gelmeyene kadar asla anlaşılmıyor.
Deprem alanına vardığımızda bizi zifiri bir karanlık karşıladı. Arabaların farları olmasa, göz gözü görmezdi. Buraya kadar her şey normal. Fakat araçtan inmemizle başladı kâbus.
Neredeyse her enkazda bir çığlık yükseliyordu gökyüzüne. Neden yardım etmediniz, kim olsa yardım ederdi? Dediğinizi duyar gibiyim. Ama iş, bildiğiniz gibi değil.
Ölüm korkusu mu yoksa başka bir şey mi bilemiyorum, o zifiri karanlık gibi içimizi kapladı. Taş kesildik. İnsan feryatları tüm şehri kaplamıştı.
Kimi arabasına binip kaçmıştı ki muhtemelen o esnada ezmişti birkaç kişiyi, kimi yayan, diğerleri anadan üryan…
Enkaz altındaki feryatlara kimse dönüp bakmıyordu. Herkes kendi derdine düşmüş, ne yapacağını bilmeden bir o yana bir bu yana gidip geliyordu.
Enkazlara dokunmamız kesinlikle yasaklanmıştı. Ne yanımızda gerekli malzemeler vardı ne de deneyimliydik bu konuda. Sanıyorduk ki oraya gittiğimizde hemen işe koyulacağız depremzedelere bir faydamız dokunacak. Her ne kadar içimiz parçalansa da başımızda bulunan lideri dinlemek zorundaydık. Yapacağımız yanlış bir hamle hem bizim hem de ekipteki herkesin başını yakabilirdi.
Enkazlara dokunmadan yürüdük. En son cayır cayır yanan bir enkazın yanına geldik. İnsanlar diri diri yanıyordu. O görüntülerden sonra kendime gelmem iki günümü aldı. Bu zaman zarfında sarhoş gibiydim…
Evet, yaşananları biraz canlandırmaya çalıştık. Lakin o kadar korkunç şeyler anlatıldı ki, sanki o anları tekrar yaşıyormuşçasına gözünde beliriyordu duyduğu korku.
Orada bunlar yaşanırken hala birileri mal mülk ve dünyalık şeyler peşinde. Yanlış anlaşılmasın. Elbette bunlar da olacak. Fakat keşke herkes kendine yettiği kadar alıp çekilse. O zaman bu felaketin önüne geçilir miydi, ya da tüm bunlar yaşanmaz mıydı bilemiyorum. Ama kesin olarak bildiğim bir şey var. Zenginler doymak bilmedikçe yokluğa mahkum edilen gariban sayısı her geçen gün artacaktır. Ve ateş, sadece düştüğü yeri yakacaktır…
Yorum Ekle
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı
Midyat’ta Sinema ve Kütüphane Günleri
Akın Akın Midyat'a geliyorlar
ÖMERLİ'NİN MAHSARTE TÜM RENKLERİ, GÜZELLİKLERİ, EL SANATLARI, YÖRESEL ÜRÜNLERİ, TARİHİ SOKAKLARI
Ömerli Belediyesi ev spor kompleksinin inşaatına başladı
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ!Abdulaziz ALTEKİN
Veciz Bir SözYusuf BEĞTAŞ
HASTENELERDE MANEVİ DANIŞMANLIK VE REHBERLİKSadullah GÜNEŞ
İHTİYAÇ MI - İSRAF MI, SAĞLIKLI MI - UCUZ MU?Rıfat Direkçi
MİDYAT - DARGEÇİT YOLU: BİR ULAŞIM AKSI MI, BİR CAN PAZARI MI?Halil EL
Dudak dolgusu ve estetikDt. Thomas Yağız
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA