- Mardin33 °C
- Diyarbakır33 °C
- Batman33 °C
- Şırnak31 °C
- İstanbul24 °C
17 ilde FETÖ operasyonu: 21 gözaltı
Batman KYK yurtlarında kayıt yoğunluğu
Şırnak'ta iki aracın karıştığı kazada 4 kişi yaralandı
Batman Valiliği: Saldırının failleri yakalandı
Batman'da okul çevrelerinde narkoalan uygulaması
BESO üyelerine ödeme kolaylığı
Batmanlı çiftçi girdi maliyetlerinden endişeli
Batman'da çiftçilere yüzde 75 hibeli mercimek tohumu desteği
Psikolog Atalay'dan ailelere uyarı: Ekran kullanımında kontrol ailede olmalı
Yüksek tutarlı elektrik faturaları Cizre’de protesto edildi
- 12:14 - CHP’nin kurultay davası 24 Ekim’e ertelendi
- 12:13 - Bingöl Tarım ve Orman Müdürlüğünden ceviz üreticilerine sulama uyarısı
- 12:12 - Dünyada ilk: Arnavutluk’un yeni bakanı bir insan değil, yapay zekâ
- 12:11 - ABD’de Uber krizi: Engellileri küçümseyen uygulama davalık oldu
- 12:10 - 17 ilde FETÖ operasyonu: 21 gözaltı
- 12:10 - Batman KYK yurtlarında kayıt yoğunluğu
- 12:08 - Şırnak'ta iki aracın karıştığı kazada 4 kişi yaralandı
- 12:04 - Batman Valiliği: Saldırının failleri yakalandı
- 12:00 - Batman'da okul çevrelerinde narkoalan uygulaması
- 11:59 - BESO üyelerine ödeme kolaylığı
- 11:47 - Batmanlı çiftçi girdi maliyetlerinden endişeli
- 11:00 - Uzak Şehir Rüzgarı Midyat’ı Sardı: Yeni Sezon, Turizm ve Ekonomide Canlanma Getirdi
- 10:40 - Gençliğe Açılan Kapılar: Nasrettin Yıldırım ile Bir Sohbetin Ardından
- 08:30 - Nar Tanesi Derneği Başkanı Dr. Gülşen Sağlam’dan Söğütlü'de Öğrencilere ve Ailelere Anlamlı Destek
- 07:51 - Midyatlı İş İnsanı Tarkan Akyüz’den Eğitime Anlamlı Destek
Abdulaziz ALTEKİN / Yazar





KAZAN KALDIRMAK
Ülkece çok büyük bir felaket yaşadık ve etkisi hala devam ediyor. Her şey birkaç saniye içerisinde olup bitiverdi. Malımızı, mülkümüzü ve en önemlisi de dostlarımızı, canlarımızı kaybettik. Peki, ne değişti? Depremzedeler artık nefes alan birer ölü. Geriye kalanlar ise hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam etmeye başladılar.
Normalde konumuz deprem değil. Fakat yüzyılın felaketinden sonraki tabloyu resmeden geçmek istemedim. Asıl konumuza dönecek olursak!
Bildiğiniz üzere –duymayan kaldıysa bir bilene sorsun- bu aralar sürekli müjdelerle uyanıyoruz. Neredeyse her alanı ilgilendiren haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Ben de bugün bazı müjdelerin içeriğine baktım. Temmuz ayında asgari ücretliye ara zam yapılacakmış. Yüzde 25, 30, 35… bilinmiyor ama olacağı kesinmiş. Sonraki müjdeye baktım. Dört bakanlık; Milli Eğitim bakanlığı, Milli Savunma bakanlığı, Adalet bakanlığı ve Sağlık bakanlığı toplamda 140 bin 867 memur alımı yapacakmış. Ve daha birçok müjde.
Neden şimdi?
Bugüne kadar alım yapılacak alanlarda ihtiyaç yoktu da bir anda mı oldu? Çeşitli söylentiler var elbet. Dedikoduları dinleyecek değiliz. Fakat çoğunluk, “Seçim”in kerameti diyorlar.
Bu olanları okuyup dinledikten sonra aklıma Osmanlı Devleti geldi. Yıldırım Bayezid, tahta çıktığında kapıkullarının gönlünü hoş tutmak için 1389’da ilk cülus bahşişini verir. O dönem belki iyi bir niyet taşıyordu bu eylem. Kendi hizmetinde bulunanlar işlerine daha çok sarılacak, padişahlarına bağlanacak ve ülkelerini seveceklerdi. Lakin ilerleyen zamanlarda maalesef böyle olmadı.
Bir nevi rüşvete ve gözdağına dönüşen bahşiş, artık tahta çıkan herkesten alınmaya başlandı. Vermeye yanaşmayanlara kötü gözle bakıldı. Ve Vahdettin’e kadar bu böyle devam etti.
Bu yeniliğin kime ne zararı dokunabilirdi ki?
Yeniçerilerle anılan kazan kaldırmak, demokratik bir inşanın temeli değildi. Yapılan hukuksuz ve adaletsiz uygulamaların önüne geçmek için adım atılmıyordu. Padişah değişiminin altında yatan en büyük neden, ne yazık ki çıkar ve menfaat ilişkileriydi.
Az önce söylediğimiz gibi, başta iyi niyetlerle örülmeye çalışılan duvarı ileriki süreçte büyük yıkımlar bekliyordu. Bahşiş almaya alışan yeniçeriler artık çalışmak ve hizmet etmek yerine oturdukları yerden gelecek olan altınların hesabını yapmaya başlamışlardı. Biz grubun menfaatleri doğrultusunda taht sürekli padişah değiştirir olmuştu. Devlet mekanizması çökme eşiğine gelmişti. Dış baskılar artmış, savunma yapacak neredeyse kimse kalmamıştı. Üç kıtaya yayılan devlet, kısa bir süre zarfında hastalanıp yataklara düşmüş ve tüm dünyanın üzerinde plan yaptığı yer haline gelmişti.
Kimilerine göre bu iki olay benzetilemeyebilir. Ki benim böyle bir iddiam yok zaten. Sadece aklıma geldiğini söyledim.
Her seçim öncesi vaatlerde bulunmak tüm siyasi partilerin ve adayların geleneği olmuş zaten. Asıl önemli olan nokta, daha önce bu ihtiyaçların neden karşılanmadığıdır.
Lakin değinmeden geçmek istemiyorum. Siyasi çıkarlarla yapılan hesaplamaların belli kesimlere yaradığı muhakkaktır. Resmi olmasa da gözle görünmeyen yeni bir toplum doğmuş gibi. Bu topluluğun amacı çıkardır. Çıkarları uğruna herkesi ve her şeyi ateşe atabilirler. Bazıları gibi bana dokunmayan yılan bin yaşasın da demiyorlar. Bana kadro ver sana oy vereyim tehdidinde bulunuyorlar. Bu tehdidin basit bir söylem olduğuna bakmayın. İstediğin kadar adil ya da zalim ve diktatör bir yönetici ol beni alakadar etmez. Yeter ki beni bir yere yerleştir cebimi doldur, ben de sana destek vereyim modundalar.
Kendilerinden başka hiç kimseyi düşünmezler. Her ortama göre bir yüz takınırlar. Ne milliyetleri vardır ne de dinleri ve dilleri. Yaptıkları işte alın teri yoktur. Bu yüzden gösterişi çok severler. Birinin kapısında kul olmanın mükâfatını aldıktan sonra geldikleri yeri unutup oradakileri ezmeye çalışırlar. Üzücü olan ise, bunların sonu yoktur.
Yapılan alımların değil ama yaratılan bu topluluğun yeniçerilerden ne farkı var?
Yorum Ekle
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA