• Mardin30 °C
  • Diyarbakır25 °C
  • Batman22 °C
  • Şırnak21 °C
  • İstanbul14 °C

Abdulaziz ALTEKİN / Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

SEÇİM VAR

10 Nisan 2023 Pazartesi 16:15

Her seçim döneminde olduğu gibi yine stresli günlerden geçiyoruz. Ayrışma hiç olmadığı kadar en uç seviyelerde. Kimsenin kimseye tahammülü kalmamış. Ve en önemlisi de bunun nedenini bilmiyoruz.

Vatandaş olarak bu seçimlerden herhangi bir kazancımız oluyor mu?

Hayalperest olmayalım lütfen. Gerçekleri dile getirelim. Koltukları için savaşanların yandaşları haricinde hiçbir vatandaşın yararına olan bir şey yok. Aksine daha çok zarar görüyoruz. Şöyle ki, kapı komşumuzla dahi aramız açılıyor. Bilerek veya bilmeyerek birilerinin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey yapmıyoruz.

Şimdi her seçim öncesinde meydana gelen olgulara teker teker değinmeye çalışalım:

Öncelikle olmazsa olmazımız bir mağduriyet yaratmaktır. Bu din de olabilir, ırkçılık ya da fanatizm de olabilir. Din içerikli argümanların bir sınırı yoktur maalesef. Zira hitap ettiğiniz kitlenin bilgisi önemli değil, önemli olan sizin nasıl kendinizi ifade ettiğinizdir. Irkçılık ve fanatizm tamamen duygular üzerinden ele alınır. Bunun içinde dil, ırk, bayrak, belli bir kültür veya bir ideoloji yer alabilir. Ne yazık ki burada da önemli olan bilgi değildir. Sizden istenen tek şey duyguları harekete geçirmektir. Ve dikkat ettiyseniz bilginin gerçekliğine değinmedim bile.

Mağduriyetiniz tek başına işe yaramayacaktır elbet. Çünkü halk, oturup aklıselim bir şekilde düşününce gerçekleri anlayacaktır. Bu yüzden hemen düşman kozu kullanılır.

Normalde hepimiz aynı ülkenin toprakları üzerinde yaşıyoruz. Bu toprakların havasını soluyoruz. Fakat sırf bir koltuk için kardeşi kardeşe düşman etmekten geri durmuyorlar. Burada önemli olan amaca ulaşmaktır. Bu uğurda verilen kayıplar hiçbir şey ifade etmez. Zira coğrafyada en ucuz olan şey, insan hayatıdır.

Yarattığımız hayali düşmanın da çıkarları olduğu için karşılıklı çatışmalar başlar. Kısacası bir tiyatro sergilenir. Kamera önünde birbirine hakaret ve küfür edenler, kamera arkalarında lay lay lom. Az önce de dediğimiz gibi, amaç koltuk olduğu için gerisi teferruattır.

Mağduriyet ortaya konuldu, düşman yaratıldı ve sıra kaosa geldi. Ekonomik ve sosyo-kültürel nedenlerle gerilen sinirler, bir anda fırlamak için hazır olda beklemektedirler. Yeter ki bir işaret verilsin.

Ayrıntılara girmeye gerek yok. Genel olarak bu üç temel etrafında şekilleniyor her şey. Temelimizi attıktan sonra basamak basamak yukarı çıkabiliriz.

İlk basamak ile son basamak arasında normal şartlarda hiç fark olmaması gerekiyor. Zira seçim yarışına girenlerin tek iddiası var: Milletin refahı için ülkeyi kalkındırmak. Sözde bunu dile getirenlerin icraatlarına baktığımızda ise gerçeklerin bunlarla bir alakası olmadığını görürüz.

Resme dışarıdan bakmaya çalışalım. Televizyon ve gazetelerle başlayıp diğer sosyal medya mecralarını ele geçirmeyle işe başlamak isterler. Bu arada sokakları boş bırakmazlar. Gerekirse kapı kapı dolaşırlar. Her aklı başında olan insanın doğal olarak düşünmesi gereken şey, seçim öncesi bir gün halimizi sormayanlar seçim zamanı ne oluyor da benim refahım için kapıma geliyor?

Almanya’dan tatil için gelen bir gurbetçiyle sohbet ettik. Benim iki kat para vererek gidebileceğim otele kendisi yarı fiyatına ailesiyle birlikte gelmiş. Onlara neden bu kadar ucuz diye düşünebilirsiniz. Aklınıza dolar ve Euro farkı da gelebilir. Ama asıl neden, daha doğrusu kendilerinin öne sürdüğü iddia bu, turizmi canlandırmak için ülke dışından gelenlere kampanya yapılıyormuş. Asıl konumuz seçim olduğu için daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim.

Sohbet esnasında laf lafı aştı ve en son seçime geldik. Bak kardeşim dedi. Bizim Avrupa’da, kendisini artık Avrupalı olarak görüyor ve bundan gurur duyuyordu, seçimler olur biter ama kimsenin ruhu duymaz. Öyle sokaklara afiş asıp arabayla milletin kafasını patlatmana hayatta izin vermezler. Sonuçta bize hizmet edecek bir memur seçilecek. Ve bu memurların altında çalışacak yardımcıları olacak. Bunun için dünyayı ayağa kaldırmaya gerek yok. Belki en fazla bir televizyon programında konuşurlar hepsi bu. Vatandaşlar haklarını biliyorlar. Adaylar da bunun farkında. Ama burada işler tamamen farklı.

Demek ki iş vatandaşta bitiyormuş. Devam etti. Seçim için partilere yatırılan paralar, yandaşa verilen hediyeler, halkın gözünü boyamak için yapılan harcamalar basit bir vekil maaşı için olamaz elbet. Seçildikten sonra farklı yollardan gelir gideri dengelemesi lazım…

Söylediği her harfe katılıyorum. Sözde bizim huzurumuz için aday olanlar, seçilene kadar yaptıkları harcamaların bin katını elde etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yeri geliyor bu uğurda hukuk çiğneniyor yeri geliyor kültür. Üstelik daima kendilerini haklı görüyorlar.

Onlar bundan hiçbir zaman vazgeçmeyecekler. Peki ya vatandaş?

Muhalefet ve iktidarın seçim döneminde içinde bulundukları hali düşününce aklıma rahmetli Kemal Sunal’ın filmi geldi. Adam sinirlenince mazlumu getirin diye bağırıyordu. Ve karşılıklı kavga ediyorlardı. Dışarıdan bakanlar için böyle görünebilir fakat onlar bunu rahatlamak için yapıyorlardı. İşleri bittikten sonra öpüşüp koklaşıp ayrılıyorlardı.

Konuyu daha fazla uzatmadan milletin desteğini arkasına alan siyasilerin ülkeyi nasıl kaosa sürüklediğiyle ilgili bir örnekle bitireyim. Hepinizin bildiği üzere geçen haftalarda İsrail’de büyük bir tepki vardı. Tepkinin birçok nedeni sayıldı. Fakat ana neden, Netanyahu’nun yaptığı yolsuzlukları örtbas etmek için yasalara sığınması, onları sınırlandırması iddia edildi. Bununla ilgili en büyük protestolardan biri de dün gerçekleştirildi.

Protestocuların hedefinde hükümet vardı. Çünkü hükümet, yargıya müdahale etmeye çalışıyordu. Millet ayaklanınca hükümetin geri adım atmak yerine aklına şeytanı gölgede bırakacak bir plan gelmişti. Bir düşman ve kaos çıkarmak. Düşman çıkarmak çok basitti. Hemen Mescid-i Aksa’ya saldırdılar. Tabi karşılık gecikmedi. İsrail’e atılan roketler, hükümet için can simidi olmuştu. Bunu kaçırmayan yetkililer hemen orduyu harekete geçirip Gazze’ye hava saldırısında bulundular. Gerilim her geçen saniye daha da tırmandı.

Ama gözden kaçırdıkları bir şey vardı!

Buna gelmeden önce biraz analiz yapalım. Ülkenin ve milletin refahı için seçilenler resmen kendi çıkarları için kimsenin gözünün yaşına bakmadan ülkeyi savaşa sürüklediler. Bu tip insanlar daima kendi menfaatlerini ülkenin çıkarlarının önünde görürler. Bu uğurda yapamayacakları hiçbir şey yoktur.

Söyleyecek çok şey var. Fakat bizim için ders çıkaracağımız nokta onlar değil. Hükümetin hesaba katmadığı şey, en büyük nasihat olmalı tüm Ortadoğu ülkelerine.

Her şeyi ince detayına kadar hesaplayan hükümet, en büyük faktör olan milleti unutmuştu. Dün çıkarılan yapay savaşın gölgesinde toplanan vatandaşların dilinde tek bir şey vardı: Bu olanların sorumlu hükümettir.

Gerçekten büyük bir şey bu! Ortadoğu ülkelerinden birinde meydana gelse bu durum, bırakın hükümeti suçlamayı asker olup orduya katılmak ister herkes. Çünkü akıl yerine duygular hakim dört bir tarafa. Kimse çıkıp da sorumluları sorgulayıp kanı durdurmak istemez. Hâlbuki bir elin parmağını geçmeyenlerin menfaati için dökülen kan kendilerinin kanıdır bunu bile göremeyecek kadar körleşirler.

Söyleyecek çok şey var. Ama uzatıp da sizi sıkmak istemiyorum. Birkaç kelamla yazımızı sonlandıralım.

Siyasilerin izlediği yol, kardeşi kardeşe kırdırtma yoludur. Aristo’nun yüzyıllar önce söylediği gibi: Siyaset, dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder. Sizler ise kaybettiklerinizle kalırsınız. Bizler artık bir şey kaybetmek, birilerine düşman olmak istemiyoruz. Sabah uyandığımızda huzurlu bir şekilde yüzümüzde tebessümle kahvaltımızı yapmak istiyoruz. Kimseye yar olmayacak dünya için bize verilen ömrü birkaç kişinin menfaati uğruna pisipisine harcama lüksümüz yok. Herkes hayata bir kere gelir. Bu hayatı cehenneme çevirdikten sonra diğer taraftaki cenneti alsam ne almasam ne!

Artık top sizde arkadaşlar. Naçizane bir vatandaş olarak üzerime düşeni yapmaya çalıştım. İçinde bulunduğunuz durumu en iyi sizler bilirsiniz. Bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız birlik olun. Kardeşlerinizi ötekileştirerek kin ve nefreti çoğaltırsınız. Şimdiye kadar zarar getiren bu uygulamayı terk etme zamanı gelmedi mi?

Altı üstü bir seçim var. Ölüm kalım savaşı değil. Birileri kaybetti diye dünyanın sonu gelmez. Birileri kazanınca da her şey güllük gülistanlık olmaz. Kendimize hizmet edecek memurlar seçiyoruz. Bize eziyet edecek efendileri değil. Bunun bilincinde olarak gidelim sandığa. İyi hizmet edemeyecekleri, sırf birileri istedi diye ya da zengin ve nüfuslu olduğu için o göreve getirirsek, en büyük zulmü kendimize yaparız. Vesselam…

 

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Mardin nöbetçi eczaneleri
ANKET
Midyat'ın İl Olmasını İstiyor musunuz.?
Tüm Hakları Saklıdır © 1997 - 2024 Midyat Habur | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA