- Mardin7 °C
- Diyarbakır6 °C
- Batman8 °C
- Şırnak7 °C
- İstanbul3 °C
Toksinlerin vücutta neden olduğu yükün sağlığa etkileri neler?
Diyetisyen Şimşek: Bağırsak sağlığı kritik öneme sahip
Kanser önlenebilir mi?
Uzman Dr. Demirbaş: C vitamini, cilt sağlığından kansere kadar birçok faydasıyla öne çıkıyor
Doç. Dr. Haki: Migrende stres, en yaygın tetikleyici faktördür
Doğal sabunlar saça ve vücuda daha faydalı
Her kol ağrısı kalp krizine işaret etmeyebilir
Çocuklara empati kazandırmak, onların daha mutlu olmalarını sağlıyor
Geniz etinin büyümesinin vücuda zararlarına dikkat!
Bireysel travmalar toplumsal travmalara dönüşebiliyor!
Depresyonun nedenleri
Diyetisyen Korkmaz: Asitli yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalı
Prof. Dr. Şimşek: Kanal tedavisi hasta açısından korkulacak bir şey değildir
Bebeği kundaklama bu hastalığın riskini artırıyor!
Ergoterapi, okul başarısını artırmada da etkili
Çocuklarda besin alerjisi 2-3 kat arttı!
Sigara, ağız ve diş sağlığını birçok açıdan etkiliyor!
Tatilde de çocuğunuzun uyku saati ve ekran süresindeki sınırlar korunmalı
Tedavi edilmeyen boyun ağrısı birçok sorunu tetikleyebilir!
Zihinde sürekli dolaşan olumsuz düşünceler: Ruminasyon
İki yaş altı çocuklarda ekran maruziyeti dil gelişimini geciktiriyor
Diyabet hastalarında ayak sağlığına dikkat!
Serviks kanseri erken teşhisle engellenebilir
Kulaklık, trafikte hayati sesleri engelliyor!
Vegan beslenenlerde depresyon riski artıyor!
Boyun şişlikleri ciddi bir sorunun işareti olabilir!
Kış aylarında bağışıklığı güçlendirmek için neler yapılmalı?
Soğuk havalarda diş sağlığına dikkat!
Çiğ süt tüketimi yaygınlığını koruyor
Kahve alışkanlığı sağlıklı mı?
- 14:00 - Vali Tuncay Akkoyun, 6 Şubat Depremi Yıl Dönümü Programına Katıldı
- 08:44 - Mardin OSB’de Yangın Eğitimi ve Tahliye Tatbikatı Gerçekleştirildi
- 16:53 - İŞKUR Gençlik Programı MAÜ’de Hayata Geçiyor
- 11:25 - MAÜ’nün İlk Erasmus+ Gençlik Projesine AB Desteği
- 11:39 - AK Parti İl Başkanı Uncu ve Milletvekili Adak’tan GAP Sulama Projesi Açıklaması
- 15:25 - Mardin’den Dünya Sahnesine: Pickleball Turnuvası’nda Büyük Başarı
- 08:32 - Çocuklar Yarıyıl Tatilini Büyükşehir Belediyesi ile Dolu Dolu Geçirdi
- 13:59 - Cizre Devlet Hastanesi hasta muayene sayısında önemli bir başarıya imza attı
- 13:59 - Cizre’de okul müdürleriyle istişare toplantısı yapıldı
- 13:58 - Şırnak Valiliğinden kar ve buzlanma uyarısı
- 13:56 - Çamurlu suda mahsur kalan 240 kaplumbağa kurtarıldı
- 13:55 - Siverek'te otomobilin çarptığı çocuk yaralandı
- 13:54 - Kayserili üreticiden sağlıklı fermente sucuk ile ilgili tavsiyeler
- 13:53 - Siirt’te cuma namazı sonrası yağmur için dua edildi
- 13:52 - Siirt’te motosiklet kazası
Abdulaziz ALTEKİN / Yazar





UÇURUMUN KENARINDA
Gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelerin en büyük sorunu bilimden uzak durmalarıdır. Bu nedenle kendi dünyalarında birer hapistirler.
Bilim ve ilimle uğraşmayanlar, daima başkaları için hareket ederler. Tabiri caizse kukla gibi ne komut verilirse onu yerine getirmeye çalışırlar. Olay ve olguları neden sonuç içerisinde analiz etme gücüne sahip olmadıkları için devreye deneyimler girer. Görüp geçirmiş oldukları her şey onlara referans olur. Gerçekte ise sonuç belirsizdir.
Bu yazımızda neden böyle bir giriş yaptığımızı merak ediyor olmalısınız. Hemen durumu izah etmeye çalışalım:
Türkiye, gelişmiş ülkeler statüsünde yer alıyor. Zira ülke bilim insanlarının buluş ve çalışmaları tüm dünyada takdirle takip edilmektedir. Fakat toplumsal ilişkileri göz önüne aldığımızda karşımıza dehşet verici bir tablo çıkmaktadır: Ne yazık ki ilmimizle amel etmiyoruz ve bu açıdan bırakın gelişmekte olan ülke statüsünü, geri kalmış ülkeler arasında dahi yer bulmamız mümkün değil!
Cahiliye dönemine ait uygulamaların günümüzde yaşatılması ve ileri kuşaklara aktarılmasının binlerce sebebi olabilir. Toplumsal sınıf, siyasi görüş, ideolojiler… Fakat sebep ne olursa olsun, teknoloji çağında cahiliye devrini yaşamak ve yaşatmaya çalışmak kabul edilemez. Bu uğraş içerisinde olanlar bir tek kendilerine değil herkese zarar veriyorlar.
Aklıselim insanların susturulmaya çalışılması ve hem halk nezdinde hem de Hak nezdinde iyi bir itibar edinmemiş kişilerin rehber olarak lanse edilmeleri şüphesiz kendiliğinden meydana gelmiş bir şey değildir. Sahnede sergilenen oyunun perde arkasında yatan düşmanlığın farkına varmazsak hem bizi hem de geleceğimiz olan bizden sonraki nesli büyük tehlikeler beklemektedir.
Toplumu ürkütmeden yavaş yavaş istediklerini elde edenler daha şimdiden büyük tahribatlara yol açtılar bile. En büyük silahları olan bir kısım medya ve güvendikleri faşist ideolojilerin gücü sayesinde ülkenin gündemini belirleyip çok basit bir şekilde yön verebiliyorlar. Bu tehlikeyi duyuran aydınları ise anında bastırdıktan sonra hedef tahtasına oturtup kendi içlerinde sindiriyorlar.
Evet, ister ütopya deyin isterseniz masal, hikâye! Maalesef gerçekler bunlar. Kimse kimseye tahammül edemiyor. Sinirler gerilmiş. Herkes çıkacak kıvılcımı bekliyor adeta. Sokakta laf atan çocuğu bıçaklamaktan geri durmuyoruz. Eşimizi binlerce parçaya bölüp çok sakin bir şekilde çöplere atabiliyoruz. Otobüste tartıştığımız vatandaşın üzerine mermi yağdırabiliyoruz. Kapı komşumuzu sırf sevmediğimiz için iftirayla hapse tıktırabiliyoruz. Hamile kadınları yerde sürükleyip gözlerinin yaşına bakmayabiliyoruz, bizi isteyene sevgilimizi herkesin gözü önünde bıçaklayabiliyoruz; taciz, tecavüz, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik…
Bahsederken bile midemizin kaldıramadığı olaylar her gün bu ülkede cereyan ediyor. Toplumsal bölünme gittikçe artıyor. Birilerinin zehirli okları, nerede olursak olalım bizi kalbimizden vuruyor. İşin garip yanı bilim insanları dışında bu durumu eleştiren, vücuduyla kötülüğün önüne set çeken yok.
Aklımızı başımıza alma zamanımız gelmedi mi daha? Halk için çalışan vekillerin sayısı bir elin on parmağını geçmezken onlar için verdiğimiz bu kavga neye? Kendi koltuklarının bekası için herkesi ateşe atıyorlar. Herkesi birbirine kırdırıyorlar. Ve burada en büyük sorumluluk yine halkta! Zira halk, kendi vergileriyle maaşlarını ödedikleri vekillerin, toplum için vatanı gözetmeleri gerekirken, toplumun huzurunu bozmalarına ses etmiyorlar. Aksine kendileri de bu yangına odun atıyorlar.
Birilerinin koltuğu için savaşıyor, emekçi kardeşimizin alın terine saygı göstermeden onu ezmeye çalışıyoruz. Hâlbuki bizi bizden başka kim anlayabilir ki? Soframızdaki mutluluğun, içimizdeki acının, bir an olsun kaybetmediğimiz umudumuzun farkına tepeden bakanlar varamaz. Bizler de onları anlayamayız. Onlar için kavga edip, onların bizlerden aldıklarını korumaya çalışıyoruz. Bu uğurda çekinmeden evlatlarımızı toprağa gömüyoruz. Birbirimize sarılmak yerine onlara bel bağlıyoruz. Onlar ise kendi menfaatleri için her birimizi kullanıyorlar. Din, dil, ırk zaaflarımızdan faydalanıyorlar. Ve bizimle işleri bittiğinde, bizi gözyaşlarımızla baş başa bırakıyorlar.
Ne zamana kadar birbirimize kin kusup nefret tohumları ekeceğiz gönüllerimize? Geçmişin o korkunç izlerini ne çabuk sildik belleklerimizden? Henüz hayatlarının baharını görmemiş çocuklarımız, kör kurşunların hedefi olmadı mı? Soğuk kaldırım taşlarının üzerine dökülmedi mi kanlarımız? Sevdiklerimizi kapının önünden uğurlamadık mı bilmediğimiz yolculuklara? Yıllarca pencere önünde çaresizce beklemedik mi bir kara haber?
Uğrunda oluk oluk kan akan bu vatan bizim değil mi? Ecdadımız; sırf egolarımızı tatmin edelim, birilerinin ekmeğine yağ sürelim, komşumuza ve hatta kardeşlerimize kan kusalım diye düşmediler kara toprağa. Birbirimizin yüzüne tebessüm etmek bir yana, düşmanca bakmadığımız an olmuyor.
Bizler sadece kendimizden mesul değiliz. Bizden öncekilerin emanetine sahip çıkmak da tek yükümlülüğümüz değil. Asıl görevimiz, çocuklarımız için bu cennet vatanı güzelleştiremiyorsak bile olduğu gibi bırakmak. Onların emanetlerine sırf kendi inadımızdan hainlik edemeyiz. Birbirimizi sevmek zorunda da değiliz. Lakin bu topraklarda yaşadığımız sürece birbirimize sayı göstermek mecburiyetindeyiz. Ya aklımızı başımıza alır bu toplumsal düşmanlığı, bölünmeyi yok eder ve kaostan beslenenlerin bekası için aramıza ektiği nefret tohumlarını sökeriz. Ya da gün gelir uğruna savaşacak bir avuç toprağımız dahi kalmaz.
O güzel insanların dediği gibi: Yıkmak kolay. Zor olan yapıcı olmaktır. Birlikte hareket edersek her türlü zorluğun üstesinden geliriz. Ayrılığa düşüp birbirimize kin beslemeye devam edersek, işte o zaman kendi ellerimizle karanlığa gömeriz bu cennet vatanı. Vesselam…
Yorum Ekle
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı
Midyat’ta Sinema ve Kütüphane Günleri
Akın Akın Midyat'a geliyorlar
ÖMERLİ'NİN MAHSARTE TÜM RENKLERİ, GÜZELLİKLERİ, EL SANATLARI, YÖRESEL ÜRÜNLERİ, TARİHİ SOKAKLARI
Ömerli Belediyesi ev spor kompleksinin inşaatına başladı
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
FIRAT VE DİCLE’NİN ÖZLEMİ GAP TAMAMLANSIN, MARDİN OVASININ BEREKET HASREHalil EL
DARGEÇİT'TE NELER OLUYOR?Abdulaziz ALTEKİN
ALLAH'TAN GELDİK VE O'NA DÖNECEĞİZSadullah GÜNEŞ
Yürek ve KavgaYusuf BEĞTAŞ
Dudak dolgusu ve estetikDt. Thomas Yağız
POS CİHAZI VE YENİ VERGİ MAĞDURU ESNAFLARIMIZ ZORDURUMDA Rıfat Direkçi
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA