- Mardin25 °C
- Diyarbakır20 °C
- Batman17 °C
- Şırnak18 °C
- İstanbul18 °C
Minibüs şoförleri akaryakıt zamlarından dertli: Artık dayanacak gücümüz kalmadı
Sağlık Bakanı Memişoğlu başkanlığında il sağlık müdürleri İzmir’de buluştu
Hasta hakları günü etkinlikleri gerçekleştirildi
Yazar Aydın: Kitap, bilgiye giden köprüdür
Kırma yeşil zeytine yoğun ilgi: Hem doğal hem ekonomik
Karacadağ'dan sofralara uzanan lezzet: Qerejdax Pirinci
Batman Havalimanı kış tarifesine geçti
Batman'da nitelikli istihdama yeni adım
"Madde kullanım riski ve bağımlılıktan korunma" eğitimi düzenlendi
Batman'da TÜBİTAK ve TEKNOFEST proje eğitimleri başlıyor
Şanlıurfa’da "Güvenli Okul" denetimleri sürüyor
Şanlıurfa’da 11 milyon liralık telefon dolandırıcılığı çetesi çökertildi
HAKSİAD Başkanı Cemal Çetiz: Taziye saatlerinin kısıtlanması doğru değil
BESO Başkanı Çiftçi: Taziye kültürümüz toplumsal dayanışmanın temelidir
Şanlıurfa’da polisi bıçaklayan saldırgan tutuklandı
- 10:24 - Midyat Kaymakamından Cumhuriyet Bayramına Davet
- 10:12 - Minibüs şoförleri akaryakıt zamlarından dertli: Artık dayanacak gücümüz kalmadı
- 10:00 - VEFAT - İsmail ASLAN
- 09:20 - VEFAT - Abdulkerim Uygur
- 23:17 - İtalya, Kuzey Akım sabotajcısının Almanya’ya iadesine karar verdi
- 23:09 - Mardin Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği’nden Kaymakam Kaya’ya Ziyaret
- 19:44 - OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
- 19:20 - Kemal Nehrozoğlu’ndan Kaymakam Mehmet Kaya’ya Ziyaret
- 18:48 - Artuklu’da 28 Ekim Barış Cadde ve 5 Sokak Kademeli Olarak Trafiğe Kapatılacak
- 17:26 - Sağlık Bakanı Memişoğlu başkanlığında il sağlık müdürleri İzmir’de buluştu
- 17:24 - Hasta hakları günü etkinlikleri gerçekleştirildi
- 17:19 - Gazze Şeridi’ndeki Ateşkes ve Yeniden Siyasi ve Güvenlik Durumu
- 17:17 - Yazar Aydın: Kitap, bilgiye giden köprüdür
- 17:16 - Kırma yeşil zeytine yoğun ilgi: Hem doğal hem ekonomik
- 17:15 - Karacadağ'dan sofralara uzanan lezzet: Qerejdax Pirinci
Abdulaziz ALTEKİN / Yazar


GÜNEŞİNİZ BATMASIN
Her yanı tahtadan yapılmış; mutfağı, lavabosu, banyosu, oturma salonu ve yatma yerleriyle birlikte altı odalı küçük bir ev. Güney ve kuzey yönüne bakan iki geniş balkon. Balkonların üzerinde de tahtadan sandalye ve masalar. Evin her tarafında pencere. Güneye akan bir dere. Derenin her iki tarafına hâkim yeşillikler. Yeşillikler arasında dolaşan küçücük canlılar…
Küçükken en büyük hayalimdi dağlar. Kendi kendime mırıldandığım şiirleri orada yazacaktım. İlham kaynağıma özgürlük taşıyacaktı dereler. Yemyeşil doğayla filizlenecekti yazılarım. Rüzgârın avucunda serpilecekti düşüncelerim yarınlara. Rahmet yağmurlarına karışıp gencecik kızların al yanaklarına buseler konduracaktı. Delikanlıların tespihinde birer zikir olup göğe yükselecekti.
Olmadı!
Büyüdük. Çocukken hayata bakış açın bambaşkadır. En büyük kötülüğün karşıdakini ispiyonlamak veya ona laf atmaktır. Zamanla bunun yerini taşlar, bıçaklar hatta çok kindar biri olursan yalanlar ve iftiralar alır. Birbirine düşman kesilen nesil, hiçbir şekilde eleştiri kabul etmez. Söylenen sözün olumlu olumsuz yanı hiç önemli değildir. Önemli olan benim söylediğimi destekliyor mu yoksa karşı mı çıkıyor? Hepsi bu.
Hayatın gerçek yüzüyle karşılaştık. İnsanca yaşamanın neredeyse imkânsız olduğunu o an anladık. Doymak bilmeyen bir çift göze köle olmaktı en büyük felaketimiz. Bundan kaçamadık.
Geçen bir araştırma şirketinin verilerine bakıyordum. Yaptığımız israflarla; açlığın, eğitimsizliğin, hırsızlığın ve daha nice kötülüğün önüne geçebilecekken bunu yapmıyor, boşa harcıyoruz. Garibanlara sahip çıkamadığımız gibi kendi çocuklarımızı da ateşe atıyoruz. Araştırma şirketi bunu yapmış. Ama sadece bu veriler internet üzerinde. Neden televizyonlarda, gazetelerde veya telefonlarda değil? Bu da ayrı bir muamma!
Sosyal medya üzerinden tanıştığım Avrupalı (İstanbul yakasının diğer tarafı, kendisi böyle tanımlıyor kendini) bir arkadaşım vardı. Büyük beklentiler içerisinde bir gün aradı beni ve sürpriz yapmıştı bana. Çocuklarıyla beraber gelmişlerdi memleketime. Her çıkıp dolaşalım teklifinde dışarı çıkmayı sevmediğimi belirterek reddediyordum. Ve kendisi ne zaman eve gelse gördüğü olumsuzlukları hemen sıcağı sıcağına bana söylüyordu: Esnaflar, turist olduğunu görünce fiyatı iki katına çıkarmışlar. Minibüsçüler, yanında çocukları var diye ya onların da parasını verir ya da onları arabaya bindirmeyeceğini tehditkâr bir dille kendisine söylemişler. Çocuklarını halı sahaya götürdüğünde bir tane bekçi ile karşılaşmış. Halı sahanın kapısı kilitliymiş. Bekçi, girişlerin paralı olduğunu söyleyince bir şok daha yaşamış. Çünkü Avrupa’da çocukların rahat spor yapabilmeleri için belediye kendisi böyle yerlere öncülük ediyormuş. En son bana yemek konusunu anlattı…
Yavaş yavaş kafasındaki tüm güzel şeyler siliniyordu. Çocuklar zorlayınca akşam yine dışarı çıkmak istediler. Beni aradıklarında her zamanki gibi ben evde kalma hakkımı kullandım. Gece saat on ikiye doğru eve dönmüşlerdi. Çocuklarla konuştuğumda parmak kesiğinden falan bahsettiler. Hiçbir şey anlamamıştım. Hemen kendilerini ziyaret ettim. Arkadaş olayı anlattı. Bahçede otururlarken birden bire iki kişi arasında kavga çıkmış. Sonra bunların yakınları da dahil olmuş kavgaya. Yumruklaşmayla başlayan kavga sandalyeler, taşlar, sopalar, tabaklar, bıçaklar ve silahlarla devam etmiş. Ta ki polisler gelene kadar. Fakat olay orada bitmemiş. Çünkü polisler olayı ayırmaya çalışanları alıp götürmüş. Asıl kavga edenler oradan hemen uzaklaşmışlar. Kavganın tekrar çıkabilme ihtimaline karşı oradan parka geçmişler. Orada karşılaştıkları manzara daha kötü…
Daha fazla tutamadım kendimi. Ve anlatmaya başladım: “Neden kendimi eve hapsettiğimi şimdi anladın mı? Dışarı çıkıp özgürce dolaşmayı kim istemez? Birkaç insanla karşılaşıp selamlaşmak, birbirine tebessüm etmek, koyu bir sohbetin içine dalmak!
Ben dışarı çıkarken yıkılmış hayatlarla karşılaşıyorum. Sahip çıkamadığımız kirlenmiş beyinler, afete uğramış duygular görüyorum. Yüzlerine taktıkları gülen maskelerin arkasındaki üzüntülerin farkında değil hiç kimse. Tutundukları dalların hepsi kırılmışçasına tükenmiş umutları. Yarından bir beklentileri yok. İnsanca bir muamele istiyorlar. İnsanca bir yaşam! Hayatların beş on lira için harcandığı karanlık sokaklardan geçtim. Tek istedikleri insanca bir saniyelik samimi bir tebessüm!
Evet, kapattım kendimi benim dışımda olan her şeye. Zira benden öte hep hüzün var. Mutsuzluk denizinde yüzmeye çalışan garibanların hali parçalıyor içimi. Değersiz şeyler değerli olanlarla takas edildikçe üzülüyorum. Birbirini sırtından vuran dostların kalleşliği karşısında elimin kolumun bağlı olması canımı yakıyor. Taciz, tecavüz, zina, içki, kumar, eroin… ve faiz Müslüman olanlar için helal iken Müslümanlığını sergilemeyenlere haram kılınmış. Ahlakın bekçisi olmuş ahlaksızlar. Çünkü insanlık denen meredi, kör ve sağır vicdanlarda ezdiğimiz günlerin üzerinden asırlar geçti.”
Toparlayacak olursak; Çıkarsız, herhangi bir menfaat beklemeksizin birbirimizi sevebildiğimiz gün düzlüğe çıkarız. Düşüncelerde herkes yaşayabilir. Önemli olan gerçek hayata adım attığımız ilk anda düşmemek ve başkasına çelme takıp onları düşürmemek. Kısacası ben içimdeki güneşi kaybetmedim. Sizinkiler de batmasın uğraşındayım. Bunu hep beraber başarabilmek dileğiyle! Sevgi ve selametle…
Yorum Ekle
Arkadaşına Gönder
Yazdır
Yukarı

Midyat'ta inemeyen kediyi kurtarma operasyonu

7 dönem Mahalle Muhtarlığı Görevini Sürdüren Murat Başar’ın Oğlu Dünya Evine Girdi

ÇEDES Projesiyle Midyat’ta Gazze Yararına Anlamlı Kermes Düzenlendi

MİDYAT BELEDİYESİ’NDEN ULAŞIM KONFORUNU ARTIRAN HİZMET
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
Başkan Halil EL’den Üstad Nuri Pakdil’e Duygusal MektupHalil EL
Ruhsal Sorumluluk ve Vicdani UyanışYusuf BEĞTAŞ
Filistinlinin GözüMecit Akgül
İSLAMIN ÇALIŞMA HAYATINA GETİRDİĞİ İLKELERSadullah GÜNEŞ
VATANDAŞ “ SU “ İSTİYOR “ SUŞİ “DEĞİL!Rıfat Direkçi
KİM HANGİ TARAFTA?Abdulaziz ALTEKİN
Dudak dolgusu ve estetikDt. Thomas Yağız
Tel : / Faks : | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA






