- Mardin30 °C
- Diyarbakır25 °C
- Batman22 °C
- Şırnak21 °C
- İstanbul14 °C
- Kalp ve tansiyon hastalığı olanlar sıcak havalara dikkat!
- Sabah saatlerinde yürüyüş yapmak depresyonu önlüyor!
- Dr. Zengin: Koruyucu hekimliğin ilk basamağı aşıdır
- Ani hava değişimleri kalp krizi arttırır mi?
- Göz yorgunluğu neden olur?
- Yaşlılarda psikolojik iyi oluş için fiziksel aktivite şart!
- Askerlik göz muafiyeti şartları nelerdir?
- Diyetisyen Avcı: Kişi az az ve sık sık beslenme modelini tercih etmeli
- Ruh sağlığını kanseri tetikliyor!
- Mutluluk ve başarının sırrı; psikolojik sağlamlık
- Diz kireçlenmesine karşı öneriler
- Uzman Doktor Canpolat, "keneden korunma" yollarını anlattı
- Mide üşütmesine ne iyi gelir?
- Obezite ve psikolojik problemler arasında kısır döngü var!
- En sık görülen fıtık sorunlarına dikkat!
- “Varikosel, erkeklerde kısırlık riskini artırıyor”
- Kulak kireçlenmesine dikkat!
- Prof. Dr. Tarhan: Linç kültürü sosyal medya ile küreselleşti!
- Tıkalı burun uykusuzluğa neden olabiliyor
- Uzman Diyetisyen Korkmaz: Bayramda sindirim sisteminizi yormayın
- Bayramda sağlıklı tatlı tüketme önerileri
- Baklava alırken nelere dikkat edilmeli?
- Sigara ağız kanserlerine de neden oluyor!
- Karaciğeri temizleyen besinler nelerdir?
- Fazla kilolar eklemlere zarar veriyor, ağrıları tetikliyor!
- Bayramda yola çıkan sürücüler için öneriler
- Göz yanması neden olur, nelere dikkat edilmeli?
- Gözde arpacık neden çıkar, nasıl tedavi edilir?
- Gırtlak kanserini tetikleyen faktörlere dikkat!
- Ekonomik sorunlar Bipolar bozukluğu tetikliyor!
- 11:14 - MÜFTÜ BULUNMAZ’DAN İMAMLARA SERTİFİKALARI VERİLDİ
- 11:09 - GAZETECİLER’DEN BAŞKAN ŞAHİN'E HAYIRLI OLSUN ZİYARETİ
- 10:58 - Vali Tuncay Akkoyun, Ömerli İlçesini ziyaret etti
- 10:51 - Resim Yarışmasında Dereceye Giren Öğrencilere Ödülleri Verildi
- 16:33 - 1 Mayıs'ta okullar tatil! Peki kaç gün sürecek? İşte yanıtı
- 16:29 - Cesaret Ödülü Sahibi Gazzeli Akademisyen MAÜ’de Göreve Başladı
- 13:16 - Mardin’de Uluslararası Genç Akademisyenler Sempozyumu Düzenlendi
- 09:47 - Mardin’de durdurulan araçlarda uyuşturucu madde ele geçirildi
- 09:46 - Mardin’de buğday yüklü tır devrildi: 2 yaralı
- 09:42 - Tır ile kamyonetin çarpışma anı güvenlik kamerasına yansıdı
- 09:39 - Mardin’de minibüs ile motosiklet çarpıştı: 3 yaralı
- 09:38 - Şırnak'ta asayiş uygulaması: 57 gözaltı
- 09:37 - Cizre'de ekmeğe zam yapıldı
- 09:36 - Şırnak'ta kaçak silah imalathanesine operasyon
- 09:35 - Şanlıurfa'da 1️9️ motosiklet trafikten men edildi
Abdulaziz ALTEKİN / Yazar
GÜNEŞİNİZ BATMASIN
Her yanı tahtadan yapılmış; mutfağı, lavabosu, banyosu, oturma salonu ve yatma yerleriyle birlikte altı odalı küçük bir ev. Güney ve kuzey yönüne bakan iki geniş balkon. Balkonların üzerinde de tahtadan sandalye ve masalar. Evin her tarafında pencere. Güneye akan bir dere. Derenin her iki tarafına hâkim yeşillikler. Yeşillikler arasında dolaşan küçücük canlılar…
Küçükken en büyük hayalimdi dağlar. Kendi kendime mırıldandığım şiirleri orada yazacaktım. İlham kaynağıma özgürlük taşıyacaktı dereler. Yemyeşil doğayla filizlenecekti yazılarım. Rüzgârın avucunda serpilecekti düşüncelerim yarınlara. Rahmet yağmurlarına karışıp gencecik kızların al yanaklarına buseler konduracaktı. Delikanlıların tespihinde birer zikir olup göğe yükselecekti.
Olmadı!
Büyüdük. Çocukken hayata bakış açın bambaşkadır. En büyük kötülüğün karşıdakini ispiyonlamak veya ona laf atmaktır. Zamanla bunun yerini taşlar, bıçaklar hatta çok kindar biri olursan yalanlar ve iftiralar alır. Birbirine düşman kesilen nesil, hiçbir şekilde eleştiri kabul etmez. Söylenen sözün olumlu olumsuz yanı hiç önemli değildir. Önemli olan benim söylediğimi destekliyor mu yoksa karşı mı çıkıyor? Hepsi bu.
Hayatın gerçek yüzüyle karşılaştık. İnsanca yaşamanın neredeyse imkânsız olduğunu o an anladık. Doymak bilmeyen bir çift göze köle olmaktı en büyük felaketimiz. Bundan kaçamadık.
Geçen bir araştırma şirketinin verilerine bakıyordum. Yaptığımız israflarla; açlığın, eğitimsizliğin, hırsızlığın ve daha nice kötülüğün önüne geçebilecekken bunu yapmıyor, boşa harcıyoruz. Garibanlara sahip çıkamadığımız gibi kendi çocuklarımızı da ateşe atıyoruz. Araştırma şirketi bunu yapmış. Ama sadece bu veriler internet üzerinde. Neden televizyonlarda, gazetelerde veya telefonlarda değil? Bu da ayrı bir muamma!
Sosyal medya üzerinden tanıştığım Avrupalı (İstanbul yakasının diğer tarafı, kendisi böyle tanımlıyor kendini) bir arkadaşım vardı. Büyük beklentiler içerisinde bir gün aradı beni ve sürpriz yapmıştı bana. Çocuklarıyla beraber gelmişlerdi memleketime. Her çıkıp dolaşalım teklifinde dışarı çıkmayı sevmediğimi belirterek reddediyordum. Ve kendisi ne zaman eve gelse gördüğü olumsuzlukları hemen sıcağı sıcağına bana söylüyordu: Esnaflar, turist olduğunu görünce fiyatı iki katına çıkarmışlar. Minibüsçüler, yanında çocukları var diye ya onların da parasını verir ya da onları arabaya bindirmeyeceğini tehditkâr bir dille kendisine söylemişler. Çocuklarını halı sahaya götürdüğünde bir tane bekçi ile karşılaşmış. Halı sahanın kapısı kilitliymiş. Bekçi, girişlerin paralı olduğunu söyleyince bir şok daha yaşamış. Çünkü Avrupa’da çocukların rahat spor yapabilmeleri için belediye kendisi böyle yerlere öncülük ediyormuş. En son bana yemek konusunu anlattı…
Yavaş yavaş kafasındaki tüm güzel şeyler siliniyordu. Çocuklar zorlayınca akşam yine dışarı çıkmak istediler. Beni aradıklarında her zamanki gibi ben evde kalma hakkımı kullandım. Gece saat on ikiye doğru eve dönmüşlerdi. Çocuklarla konuştuğumda parmak kesiğinden falan bahsettiler. Hiçbir şey anlamamıştım. Hemen kendilerini ziyaret ettim. Arkadaş olayı anlattı. Bahçede otururlarken birden bire iki kişi arasında kavga çıkmış. Sonra bunların yakınları da dahil olmuş kavgaya. Yumruklaşmayla başlayan kavga sandalyeler, taşlar, sopalar, tabaklar, bıçaklar ve silahlarla devam etmiş. Ta ki polisler gelene kadar. Fakat olay orada bitmemiş. Çünkü polisler olayı ayırmaya çalışanları alıp götürmüş. Asıl kavga edenler oradan hemen uzaklaşmışlar. Kavganın tekrar çıkabilme ihtimaline karşı oradan parka geçmişler. Orada karşılaştıkları manzara daha kötü…
Daha fazla tutamadım kendimi. Ve anlatmaya başladım: “Neden kendimi eve hapsettiğimi şimdi anladın mı? Dışarı çıkıp özgürce dolaşmayı kim istemez? Birkaç insanla karşılaşıp selamlaşmak, birbirine tebessüm etmek, koyu bir sohbetin içine dalmak!
Ben dışarı çıkarken yıkılmış hayatlarla karşılaşıyorum. Sahip çıkamadığımız kirlenmiş beyinler, afete uğramış duygular görüyorum. Yüzlerine taktıkları gülen maskelerin arkasındaki üzüntülerin farkında değil hiç kimse. Tutundukları dalların hepsi kırılmışçasına tükenmiş umutları. Yarından bir beklentileri yok. İnsanca bir muamele istiyorlar. İnsanca bir yaşam! Hayatların beş on lira için harcandığı karanlık sokaklardan geçtim. Tek istedikleri insanca bir saniyelik samimi bir tebessüm!
Evet, kapattım kendimi benim dışımda olan her şeye. Zira benden öte hep hüzün var. Mutsuzluk denizinde yüzmeye çalışan garibanların hali parçalıyor içimi. Değersiz şeyler değerli olanlarla takas edildikçe üzülüyorum. Birbirini sırtından vuran dostların kalleşliği karşısında elimin kolumun bağlı olması canımı yakıyor. Taciz, tecavüz, zina, içki, kumar, eroin… ve faiz Müslüman olanlar için helal iken Müslümanlığını sergilemeyenlere haram kılınmış. Ahlakın bekçisi olmuş ahlaksızlar. Çünkü insanlık denen meredi, kör ve sağır vicdanlarda ezdiğimiz günlerin üzerinden asırlar geçti.”
Toparlayacak olursak; Çıkarsız, herhangi bir menfaat beklemeksizin birbirimizi sevebildiğimiz gün düzlüğe çıkarız. Düşüncelerde herkes yaşayabilir. Önemli olan gerçek hayata adım attığımız ilk anda düşmemek ve başkasına çelme takıp onları düşürmemek. Kısacası ben içimdeki güneşi kaybetmedim. Sizinkiler de batmasın uğraşındayım. Bunu hep beraber başarabilmek dileğiyle! Sevgi ve selametle…
- Yorum Ekle
- Arkadaşına Gönder
- Yazdır
- Yukarı
Tel : / Faks : 04824641346 | Yazılım: CM Bilişim - Tasarım: INVIVA